İstanbul’un fethi sadece Osmanlı Devleti’nde değil,hem İslam dünyasında hem de Avrupa’da geniş yankılar uyandırmıştır.Tarih boyunca değişik milletlerce defalarca kuşatılan şehri almaya ,Kur’an-ı kerim de işaret buyrulan Belde-i Tayyibe kelimelerinin sırrına ulaşmak ve Peygamberimizin hadis-i şerifine mazhar olmak yirmibir yaşında olan II.Mehmed’e nasip olacaktır. Fatih Sultan Mehmet’e kadar ,Osmanlı Devleti’nin gövdesi Anadolu,kolları Rumeli ve başı Bizansın elindeki İstanbul’da bulunuyordu.
Osmanlı Devleti bu duruma son vermeliydi.Çünkü devletin iç ve dış güvenliği tam olarak sağlanamıyordu.Diğer yandan fetih incelendiğinde ,Selçukluların Anadolu’da ,Osmanlıların Rumeli’de yerleşmelerinden beri Haçlı seferleri birkaç defa İstanbul’a düzenlenmişti.İstanbul’un uluslar arası deniz yollarının ve dünya ticaretinin önemli merkezlerinden olması İstanbul’un değerini kat kat artırıyordu.Esasen Avrupa devletlerinin gözü dahi İstanbuldaydı ne var ki bu şehri almaya güçleri de yetmiyordu.
Kahire’de bulunan Abbasi halifesinin emriyle ,camilerde Türk şehitlerinin ruhuna günlerce dular edilmiş,mehterler ise halka konserler vermiştir.Güney Hindistan sultanı Alaeddin II.Ahmed Behmen ,II.Mehmet’e elçiler göndererek başardığı büyük işten dolayı tebrik etmiştir.
İstanbul için Napolyon Bonapart demiştir ki;’’Küre-i arz bir hükümetin idaresi altında bulunsa merkezi idaresi İstanbul olması gerekir.’’ Avrupa’nın İstanbul’a bakış açısını yansıtması bakımından bu ifade çok önemlidir.İstanbul’un fethiyle Avrupalıların Osmanlı karşısındaki durumlarını birkaç örnekle vermek istiyorum.
Habsburg hanedanından İmparator III.Fredrich, Venedikli Francesco Foscari ile buluşup fiili bir mukabelede bulunamamanın verdiği üzüntü ve aşağılık duygusu ile dairelerinde günlerce matem ve dua ederek vakit geçirmişlerdir.III.Friedrich, Papa V.Nicolaus’a 12 Temmuz 1453’te yazdığı mektupta ‘’Mehmet çoktandır aramızda hüküm ferman bulunuyor.Türk kılıcı ,çoktan beri başımızın üzerinde,Karadeniz bize kapalı,Romanya ellerinde,biz hala birbirimizle uğraşıyoruz.Birleşip mücadele edebilseydik ne iyi olurdu ey mukaddes pederim.’’diyerek hristiyan dünyasının içinde bulunduğu durumu ortaya koymaktadır.
1 Şubat 1454’ten sonra Papa,önemli fermanlar yayınlayarak hatta mukaddes harp vergisi adı altında vergiler koyarak,verdiği emirlere uymayanları da aforoz etmekle tehdit ederek hristiyanlar arasında uzun bir sulh temin etmeye çalışmıştır.
Ünlü tarihçi Hammer’e göre; Bizansın düşüşü Avrupa milletleri için uzun mücadele devresi açmıştır.Fakat buna rağmen ,batılı yazarlar ve Papalar ki ,bunlar arasında,Papa II.Pius ve tarihçi VI.Trapezuntus; ‘’ Fatih Sultan Mehmed’i, hristiyan olursa cihan imparatoru olarak tanıyacaklarını söyleyenler vardı.’’ Diye ifade ederler. Ne var ki onların dediği mümkün değildi onun için bu hayalleri suya düşmüş oluyordu.Artık Katolik-Ortodoks ittifakı yani hristiyan aleminin birliği hayali de yok olmuştur.
Ortaçağ Avrupası’nda yenen daima öldürür,yenilene istediği gibi muamele yapar,hele hürriyet ve din iadesi akıl almaz bir şeydi.Fatih’in Bizans halkına bu hakları geri vermesi,hristiyan milletlere büyük tesirler yaptı ve onlara yeni bir görüş ve anlayış getirmiştir.
0 Yorum